Uslu Kıvırcık 1

Her sabah bakkaldan eve gelene kadar aldığım bütün ekmeklerin kıtır yerlerini koparıp yerdim üzerine reçel olarak annemden terlik yerdim. 

Ağzımı tıka basa leblebi tozuyla doldurup arkadaşımın yüzüne yaklaşarak ''papaz'' diye bağırdım. 

Mahallede demir parmaklığı olan Adeviye teyzenin evinin önünden geçerken elime çubuk alırdım parmaklıktan tırrrrrrrrrrrrrrrrrkkk sesler çıkarıp Adeviye teyzenin camdan çıkıp o sopayı sokacak bir yer biliyorum ben aslında diye bagirmasını beklerdim.

 Annem gil misafirliğe gittiğinde perdeden perdeye uçarak tarzancılık oynardim ve kopan korniş yüzünden annemin uçan terliklerine maruz kalirdim..

Hadi beni cennete götür'' deyip namaz kılan babannemin,dedemin sırtına atlardım. 

Okulda kertenkele yakalayıp  boynuna ip bağlar arkadaşlarımın yanında gezdirirdim sonra kızların kalem kutularının içine   atardım.

Buzdolabının ışığının dolap kapalıyken de yanıp yanmadığını anlamak için dolabı boşaltıp içine girerdim.

Apartmanların kapı zillerinin hepsine basıp kaçardım.

Kedinin dört ayak üstüne düşüp düşmediğini görmek için yakaladığım kediyi balkondan aşağı ters atardım. 

Patlak topun içine taş koyup yoldan geçenlere abi şu topa bi vursana deyip adamin parmağının kırılmasını izler sonra arkama bakmadan kaçardım.

Teravi namazında cemaatin ayakkabılarının içine su doldururdum o da yetmezmiş gibi Camii nin elektriğini keserdim, hatta bi keresinda abartıp Camii nin içine torpil atmıştım. 

Bana bir masal anlat BABA

Anlattığın masal hala aklımda baba.. Belki bir Gün bir daha
karşılaşma şansımız varmı acaba diye düşünüyorum. Çocukluğumda olduğu gibi elele
hayalimde beni götürürmüsün uzak diyarlara. 
Babam sensin benim en temiz Rüyam. 
Beni çok severdin ama belli bile etmezdin be baba. 
Ama
beni sevdiğini herşeyinle sezdirdin. Kızgın bakışların bile hala
aklımda bir bakışın yeterdi bana. 
Allah istedi yollarımız
ayrıldı artık bu hayat yokuşunda.
Tek başıma savaşmak zorundayım baba.
 Anıların sözlerinle anlatılmaz bir biçimde her
an içimde. Bastıramadım bir nebze anlamadı kimse. 30 Mayıs salıydı!!!
kimsesizliğin ilk gecesi. 
Eksik olan duyguları bulamadım kimsede. Yapboz olmuş
dünyamda en iyisi sendin baba.
Kara haber çabuk yayılırmış öyle de oldu. Herkesin zamanı varmış seninkisi
azmış be babam. Amcamdan duydum, babam kanuna yenilmiş. İnsan doğar ve ölür ya kanun böyleymiş... 
Önce inanamadım. Hiç birşey duyamadım. Düğümlendi boğazım
yutkunamadım.

On beşimden önce düşünürken seni hayalimde. En güçlü en büyük
her zaman sendin benim gözümde. Ama artık sana ihtiyacım olduğunda
babam deyip koşamıyorum sana. Yağmurlu bir gecede uykudan uyanırcasına
kalktığımda bir dost eli yokki yanımda. Söylesene baba niye aciz kaldım
senin yokluğunda bu hayat oyununda Kurtlar sofrasında bir kuzu rolü verdiler bana. 
Çocukluğumda uçmak isterdim yükseklerde. Ama her istediğim
olmazmış anladım ben bunu şimdilerde..
Yaşım dokuzdu ne bilirdim.
 Büyüdükçe öğrendim. Adımlarımda büyüdü
hayallerimde.. 
Masal kahramanım sen benim canımsın. 
Akmamış kanım vede en özel yanımsın. Biriktirdim herşeyi
kimseye anlatmadım. Duygularım pekişti onlarıda sana yazdım. Allah rahmet eylesin
nur içinde yat BABA.

Bana bir masal anlat baba içinde tüm oyunları kurtla kuzu olsun
şeker ve bal.

Şuursuz benlik.

Hayat nedir?
Biz neresindeyiz diye çırpınırken aslında birçok şeyin bizden çok uzaklarda bizi sallamayarak acımasızca bizi sadece yalnızlığa ittiğini farkettim bugün.bu daha önceleri aklıma gelen birşeydi aslına bakarsan.ama gerçeklerin tokat gibi yüze vurulmasından sonra çıkıyormuş duyguların acısı..

Herşeyin aslında yolunda gittiğine inandığımız noktada birşeyler çekiyormuş bizi kenara ve öğütler veriyormuş..sıkılarak da olsa dinliyormuşuz onların sözlerini.ama kulağımızda öğütler, yüreğimizde sıkıntılar 'nasılsa denesem de olmayacak' diyerek devam ediyormuşuz o karanlık sokaktaki yürüyüşümüze.

Bunlar olurken kalbimiz acılar çekiyormuş. aklımız fırtınalarda savruluyormuş. gözümüz birçok şeyi görmekten aciz olmuş..zamanla anlıyoruz hayatın değil kendi benliğimizin neresinde olduğumuzu..onu anlarken de acı çekiyoruz.

Bilmek her zaman huzur vermiyor insana.fikirleri, davranışları en çok etkileyen şeymiş bilmek.duygulardan kurnazmış bilgi.bazen bilmek ölmek demekmiş.

Sonra sonra anlıyoruz neler yapabileceğimizi. nasıl davranacağımızı. neyin -doğru değil- bizi daha mutlu edebileceğini.meğerse ben yeteneksizmişim çoğuna göre.insanlarla paylaşınca anladım bunu.

Şimdi öyle bir noktasındayımki hayatımın..bir adım atsam düşecek gibiyim.önümdeki yolun sonu uçurum değil. ama hiç de kolay değil. bir sürü dar yol ve çakıllarla dolu. Üstelik ayağımda ayakkabım bile yok...

Hepsi bende hepsi


Yaşam neyden ibaretti! yada hayata anlam katan neydi. Peki neydi geride bıraktıklarım, yada gelecekde beni neler bekliyordu. Yaşam neden acı veriyorki, isteklerimden neden bu kadar uzaklaştım, neden nedenlerle boğuşuyorum ve neden hiçbirşeyden zevk almıyorum. Bu bir kaos muu?! İçimde kaoslarla mı boğuşuyorum, 
anlamsız herşey, anlamsız cümleler, haykırışlar, 
anlamını kaybetmiş içimde herşey,
anlamsızlıklar diyarında geziyorum, avare avare.. 
yalnızım şimdi, yalnız kalmak istiyorum aslında,
zaten silmişim bir çok şeyi içimde,
Peki ya neden bunca şey bilmeme rağmen hiç birşey bilmediğimi düşünüyorum.!!
Eski çocukluğumdaki günleri aramakdan sıkıldım.
keşke büyümeseydim diyorum, her gece, hemde binlerce kez!!
dediğim tek keşke bu hayatım boyunca,
keşkelerden nefret ederim çünkü hic sevmem !!
bilinmezlikler yalnızlıklar,
anlamsızlıklar yok oluşlar,
hepsi bende hepsi,
kurtuluş!!! O da bende onuda biliyorum....

Sildim beni üzen herşeyi

Tüm kırgınlıkları bir kenara attım bu gece.. Sildim beni üzen herşeyi... Penceremin kenarına oturup yıldızları seyrettim saatlerce. Kendime bir yıldız seçip yanındakilere de sevdiklerimi yerleştirdim. Herkesi ama herkesi, komşunun bebeğinin bile bir yıldızı vardı benim gökyüzümde...

Sonra tam benim yanımda bir yıldız daha farkettim ama adını koyamadım onun.. Düşündüm bu kim diye bulamadım hatırlayamadım! Eksik yoktu işte ailem arkadaşlarım hatta sönük yıldızlara eski dostları koymuştum... 

Hayatımdaki herkes oradaydı ... Ama o yıldız! Hem de bana bu kadar yakınken... İsimsiz kalmıştı. Sonra telefonum çaldı. Nedenini anlayamadım ama hiç heyecanlanmadım göz ucuyla baktım kimmiş diye.. Bilmediğim bir numara! Biraz tanıdık geldi ama pek de umursamadım..Gökyüzündeki hayatıma döndüm ben ve isimsiz yıldız hala oradaydı, yine düşündüm yine bulamadım kim olduğunu!!

Radyoda en sevdiğim şarkı çalmaya başladı. Ama bu şarkıyı neden bu kadar çok sevdiğimi hatırlayamadım! Sanki birine dair birşeyler vardı.. bulamadım! Yıldızlarıma baktım belki bu şarkının içinde kimin sakladığını bulurum diye o isimsiz yıldız göz kırptı bana! Herşeyi herkesi düşündüm... Dinlediğim şarkıları okuduğum yazıları yürüdüğüm yolları sakladığım umutları... Hepsinde aynı his vardı hepsinde aynı sıcaklık! Ama kimi taşıyordu bu kadar anı, kimdi hayatıma böylesine işlediği halde hatırlayamadığım! Kimdi gökyüzümde bile yanıbaşımda durduğu halde adını koyamadığım!


Herşeyi bir kenara bırakıp...Bugüne kadar benimle olan ama bugün yok olanları düşündüm! O yıldıza baktım göz kırptı bana yine.. Bir an aklıma geldin! Sonra kırgınlıklarımı kızgınlıklarımı beni üzen herşeyi sildiğimi hatırladım! Doğru ya beni en çok üzen sendin! Tüm kırgınlıklarımın içinde sen vardın.. Onları bir kenara attığımda yok saydığımda sildiğimde... Seni de çıkarmıştım hayatımdan! Numaranı bile tanıyamadım o yıllardır ezberimde olan numarayı... Ya yıldıza ne demeli.. Benim yanıbaşımda bir görünüp bir kaybolan tabi ki sendin.. Nasıl unuttum ki!!!
Sildim...
Ve
 Sadece sonsuzluğa doğru kayan bir ışık gördüm...!!!